Makale
‘Kaderin üstünde kader’; ve, ‘Geceyi onaran bir mimar vardır!’
Evet, 1 Kasım seçimlerini özetleyecek olan bir baÅŸlıkla giriyorum, yazıya..
Yûnus Emre, ’Dört kitabın mânâsı bellidir bir ’elif’te..’ der.. Çünkü, Allah lafza-i celâli de ’elif’le baÅŸlar ve Allah’u Tealâ da bütün ilahî kitablar vasıtasıyla da esasen kendisini tanıtır bize.. O da, bir ârif için, gönlü açık olanlar için.. Kalbinde maraz olanlar inadlarında devam edeceklerdir.
1 Kasım seçim sonucunu tahlil edebilmek yolunda yığınla görüÅŸ belirtilebilir.
Ama, bütün bunların hepsinin üstünde söylenecek olan, Ra’d Sûresi, 11. âyette (meâlen), ’Bir halk kendi halini deÄŸiÅŸtirmedikçe, Allah, onların halini deÄŸiÅŸtirmez..’ ÅŸeklindeki yer alan ve deÄŸiÅŸimin ezelî kanununu ortaya koyan mânâ, hükmünü icra etmiÅŸtir. Çünkü, halkımız kendisini olumlu yönde deÄŸÅŸitirmiÅŸtir ve Allah da onun karşılığını göstermiÅŸtir.
*
Tayyîb Bey’in, Sezaî Karakoç’dan zaman zaman okuduÄŸu o güzel mısraların bir bölümünü bir daha hatırlayalım..
‘Sevgili..
Ey sevgili..
En sevgili..
Uzatma dünya sürgünümü benim..
Ülkendeki kuÅŸlardan ne haber vardır?
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır..
AÅŸk celladından ne çıkar madem ki yâr vardır..
Yoktan da vardan da öte, bir Var vardır..
Hep suç bende deÄŸil, beni yakıp yıkan bir nazar vardır..
O ÅŸarkıya özenip söylenecek mısralar vardır..
Sakın kader deme, kaderin üstünde bir kader vardır..
Ne yapsalar boÅŸ, göklerden gelen bir karar vardır..
Gün batsa n’olur, geceyi onaran bir mimar vardır..
Yanmışsam, külümden yapılan bir hisar vardır..
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır..
Sırların sırrına ermek için, sende anahtar vardır..
GöÄŸsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır..
Senden umut kesmem, kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır..
Sevgili..
Ey sevgili..
En sevgili..’
*
Bu ÅŸiirde anlatılan ’en sevgili’, kim midir?
Muhammed Ä°qbâl’in aÅŸkını ilan ederken, vasfını ’Hicazlı Sevgili’ diye ifÅŸa eylediÄŸi Hz. Peygamber (S)’dir.
*
Tayyîb ErdoÄŸan bir kaç ay önce, bir konuÅŸmasında aynen ÅŸunları söylüyordu:
’Hiç bir zaman hüzünlenmedik, hiç bir zaman ye’se kapılmadık, karamsar olmadık..
Merhametlilerin en merhametlisinden ümidimizi asla kesmedik..
Kaderin üstünde mutlaka bir kader vardır dedik..
Direndik, mücadele ettik.
Hiç birÅŸey yapamadığımız zaman seccadelerimize sığındık..
Ellerimizi göÄŸe açıp dualarla yol arkadaÅŸlığı yaptık..
Bir sabırsızlardan, tahammülsüzlerden olmadık..
Bize gelen emir son derece açıktır.
’Festekim kemâ umirte..’ (EmrolunduÄŸun gibi, dosdoÄŸru davran!) (Hûd, 112. âyet)
Ancak dik durursan kazanırsın..
Rüzgara göre eÄŸilen, rüzgara göre yön deÄŸiÅŸtiren, kalıba göre ÅŸekil alan, ilke tanımayan, çizgi tanımayan, ahlâk ve edeb tanımayan hiç bir mücadele, zafer kazanamaz , baÅŸarıya , menzile ulaÅŸamaz..’
Evet, bu sözlerde de bir mücadele metodu önerilmektedir.
1 Kasım zaferinin arkasındaki bu manevî yönün kavranması ve gözden ırak tutulmaması gerekir..
*
Seçimlerin, hele de 1 Kasım seçimlerinin nasıl sonuçlanacağını tahmin etmek kolay deÄŸildi.
Esasen, bu satırların sahibi, 12 Mart 1971 Askerî Darbesi üzerine gençliÄŸin verdiÄŸi heyecanla yaptığı saçma bir tahmin ve yorumun tutmadığını gördükten sonra, bir daha siyasî tahminlerde bulunmamaya ahdetmiÅŸti. Bu kararlılığına bu son seçim için de sâdık kalmıştı..
Ve sadece temennilerini söylemekteydi. Aslında pek çok tahmin kuruluÅŸları, anket kuruluÅŸları da, ne kadar doÄŸru çalışırlarsa çalışsınlar, onun içine kendi temennilerini de katarlar..
Bu bakımdan elbette benim de temennilerim vardı..
Her türlü sonuçla karşılanılabilirdi, ama temennilerimi, ’eÄŸer seçim kazanılacaksa, en azından 300 m.vekillinin üstünde bir rakamla kazanılmalı’ diye ifade ediyordum. Çünkü, onun altındaki rakamlar daha bir kırılgan..
Ama, herhalde hiç kimse o kadar yüksek bir katılım ve yüzde 50’ye dayanan, yüzde 49,5’luk çok net bir seçim zaferi beklemiyordu.
Evet, hemen herkesi ÅŸaşırtan, bu yüksek rakam oldu..
Hattâ, tam da seçim eÅŸiÄŸinde, muhalif medya organlarında, ekranlarında boy göstermeyi marifet zannedip, 7 Haziran seçimleri öncesinde yaptığı gibi, yine suyu bulandırmaya çalışan AK Parti kurucusu ve onun hükûmetlerinde yüksek dereceli sorumluluklar almış bazı isimlerin estirmeye çalıştıkları moral bozucu rüzgârlar ortada iken, böyle bir tahmin yapılamazdı..
Ama, bunaldığı zaman alnını seccadeye dayayan ve mazlumların duasına sığınan bir Tayyîb ErdoÄŸan figürü, bütün bu oyunları alt-üst etti.
*
Mes’ele bir parti ve ya baÅŸka siyasî isimler mes’elesi deÄŸildi. Dualarıyla, namazlarıyla ülke ve mazlumların hayrını dileyen sessiz büyük kitleler, son yarım asır boyunca siyaset meydanında hiç kimseye itimad etmediÄŸi derecede bir kiÅŸiye itimad etmiÅŸlerdi.. Bu Tayyib ErdoÄŸan’dı..
Ve o da halkının en aziz kesimini oluÅŸturan o büyük kitlelerin ruh dünyasıyla, kalb atışlarıyla bütünleÅŸmemiÅŸ ve onlarla irtibatını kesmemiÅŸti ve öngörüleri de onu doÄŸrulamıştı..
Nitekim, 7 Haziran seçimlerinde ortaya çıkan tablodan, baÅŸta arınç ve çevresi olmak üzere, AK Parti’nin karar mekanizmasındaki hemen herkes bir koalisyon hükûmeti oluÅŸturulmasını, seçimin yenilenmesinin daha da kötü bir tablo ya da benzer bir tablo ortaya çıkaracağını kaçınılmaz görürken, O, bunun, 13 yıldır yaptıklarının kendi elleriyle tahrib etmek olacağını görmüÅŸ ve o seçimler öncesinde tezgahlanan algı operasyonlarının sürekli olamıyacağını düÅŸünerek ve halkın bir kez daha seçime gitmesini hedefine koymuÅŸtu.
Evet, 1 Kasım seçimleri bu hassas ve genelde öngörülemez olan tabloyu ortaya çıkardı..
Tekrar edelim, AK Parti’nin en zayıf noktasının da bir ÅŸahsa baÄŸlı, bir lidere baÄŸlı bir gücü olduÄŸunu belirterek, söyleyelim ki, bu, Tayyib ErdoÄŸan faktörüdür.
Ki, Tayyib ErdoÄŸan cumhurbaÅŸkanı olarak, seçimlere girecek deÄŸildi ve AK Parti ile de kanûnî açıdan direkt bir organik bağı kalmamıştı. Hattâ, sözkonusu parti, ona yakın isimlerin dışlanmak istendiÄŸi ve bu yüzden, neredeyse bazılarını istifa noktasına kadar zorlayan bir takım iç ihtilaflarıhn yaÅŸandığı bir büyük kongreden de yeni çıkmıştı.
Ama, büyük kitleler, o partiyi hâlâ, kendi deyimleriyle, (Tayyîb’in partisi) olarak biliyorlardı. Esasen, dünya da böyle görüyordu, durumu.. Nitekim, hele de 7 Haziran seçimlerinden itibaren ve 1 Kasım seçimleri öncesinde, emperyalist-ÅŸeytanî güç odaklarının da uluslararası planda hedeflerine alıp iç muhalefet odaklarından daha da güçlü ÅŸekilde ve bir ’diktatör’ gibi gösterip bertaraf etmeye ve yıpratmaya çalıştıkları isim, sadece ve sadece Tayyib ErdoÄŸan idi..
Çünkü, o, en hükûmetsiz olunan bir anda bile, sanki çok güçlü bir hükûmet tarafından yönetiliyormuÅŸ gibi, 80 milyonluk bir ülkeyi tek başına ve gerek içte ve gerekse dünya siyasetinde, geçmiÅŸ cumhurbaÅŸkanlarının sergileyemiyeceÄŸi derecede bir yüksek performansla idare ediyordu.
Öyle bir liderden elbette nefret ederdi, emperyalist odaklar ve onlarla iç dirsek temasındaki içteki uzantıları.. (Nitekim, geçen hafta, Macaristan BaÅŸbakanı Viktor Orban da bunu açıkça ifade etmiÅŸ ve AB ülkeleri, güçlü liderler ve güçlenen ülkeleri istemezler, onlar emir verecekleri ve önlerinde eÄŸilen ’iyi’ liderleri severler..’ demiÅŸ ve bir gerçeÄŸi anlatmıştı.)
Ve onlar bu suçlamaları yaptıkça, halk da gerçeÄŸi farkedip, inadına Tayyib ErdoÄŸan’a yaklaÅŸtı, ona sahib çıktı.
Ama, bu faktör devamlı olmayacaktır, tabiatiyle.. O zaman, bu partinin o çapta , halka güven veren ve kitleleri arkasından sürükleyen ve dünya çapında bir isim olarak, yeni bir isim ortaya çıkarıp çıkaramıyacağını gelecek zaman dilimleri gösterecek.. Ama, bunun kolay olmadığını belirtelim..
Bununla Tayîb ErdoÄŸan’ın yanlış ve hata yapmaz birisi gibi gösterilmek istendiÄŸi zannedilmesin.. Bu sütunlarda daha önce de defalarca belirtildiÄŸi üzere, onun hatasız ve yanlış yapmaz bir kimse gibi algınlanması belki de, -mutlaka karşı çıkılması gereken-, asıl büyük hata ve yanlışlardan birisi olacaktır.
*
Halkın ErdoÄŸan’a ve AK Parti’ye emanet ettiÄŸi iradesi, umulur ki, bundan sonra, geçmiÅŸte yapılmış olan v ekaçınılması mümkün olan nice hataların tekrarlanmaması s3uretiyle, korunur ve halk hayal kırıklığına uÄŸratılmaz.
*
Emperyalist güç odaklarının medya organlarında bugünlerde yazılanlar gerçekten de ibretlmiktir.. Hattâ, ’Türkiye halkına baÅŸsaÄŸlığı dilenmesi’ gerektiÄŸini söyleyecek derecede saldırgan ve ülkemizin iç iÅŸlerini kendi istedikleri gibi ÅŸekillendiremediklerinden dolayı hırslarından küplere binenler olduÄŸunu da unutmayalım, özellikle alman ve ingiliz medyasında..
*
Ama, daha da beteri var ki, Pennsylvania Åžeyhi’nin artık hezeyan derecesine varan saldırıları..
Son günlerde Batı gazetelerinde, yüzlerce müslüman hanımın, o güzel örtüleriyle ve ellerinde ErdoÄŸan posterleri ve altında ’The last Diktator../Son diktatör!’ diye, Tayyib Bey aleyhinde yaptıkları gösterilerin fotoÄŸrafları yayınlanmıştı.
Üzüntü vericiydi. O hanımlar belki de taşıdıkları o pankartlardaki yazıların mânâsını bile bilmiyorlardı..
*
Ama, F.G.’in son videosunu görünce, onların çok mâsum kaldırklarını da gördüm.. Çünkü,
Sözkonusu kiÅŸi, 1 Kasım genel seçimlerini deÄŸerlendirirken, zıvanadan çıkmıştı, adeta delirmiÅŸti.. Aynen ÅŸu cümleleri kullanıyordu:
’Günümüzdeki duruma gelince..
Bakın mesele ne kadar tehlikeli bir mesele..
Cinayetin büyüklüÄŸünü görüyor musunuz?!.
Åžimdi onlara biat etmeyen CHP’liler kafir... Reddetmiyorlar..
MHP’liler kafir..
Saadet Partililer kafir..
Büyük Birlik Partililer kafir..
Münferid , bağımsız adaylar, hepsi kafir..
(HDP’yi niye saymadı, Pennsylvania Åžeyhi dersiniz?)
Usul-ü din‘i bilmeyen bu kitapsızlar, sünnetsizler, hadis bilmez nadanlar, bu Kur‘an bilmez nadanlar, söyledikleri bir sözle hiç farkına varmadan kendilerine aid bir heyetin küfrüne sebebiyet veriyorlar, hafizanallah. Cenâb-ı Allah gözlerini açsın, kalblerine iman ilkâ buyursun, hakikate serfiraz kılsın, hidayet-i sübhaniyesiyle hidayet eylesin. ‚
*
Evet, aynen böyle diyordu.. Sanki baÅŸka partileri tekfir eden, onlara kafir diyen ve her türlü ölçüyü yitirmiÅŸ etkili –yetkili tuhaf kiÅŸiler varmış gibi..
Bu kadar kontrolden çıkmış birisini, hâlâ, kendilerinin yolunu aydınlatan bir müslüman hoca, bir lider olarak görenlere gerçekten acımalıyız.
Alıntı - Diriliş Postası
Henüz yorum yapılmamış.